18 Ocak 2008 Cuma

Düz ovaya ineceklerin anatomisi

Türkiye’de terör üzerine kalem oynatanların büyük çoğunluğu, Güneydoğu’nun ekonomik ve sosyal sorunlarının terörü tetikleyen önemli unsurlardan olduğunu belirtirler. Peki terörün esas aktörleri teröristler gerçekten de bu gerekçelerle mi hareket ediyorlar. Bilimsel araştırmalar, bu gibi sorunların örgütlerin ekmeğine yağ sürdüğünü gösterirken bakın teröristin profilini nasıl çiziyor.

Güçlü Özgan

Son birkaç ay içerisinde yaşanan gelişmeler Türkiye’nin 20 yılı aşkın süredir yaşadığı Güneydoğu sorununun yeni bir boyut kazandığını gözler önüne seriyor. Aylardır bir an önce Kuzey Irak’a bir harekat düzenlemeliyiz diyen Genelkurmay Başkanının son hamle için Başbakan’ın ABD gezisinin sonuçlarını bekleyeceğini söylemesiyle daha da netleşen bu süreç, terörist kamplara yapılan Türkiye tarihinde görülmemiş büyüklükteki hava operasyonlarıyla devam etti. Hala da sürüyor.

Bahsettiğimiz bu süreçte bulanık suda balık avlamak isteyenlerin de sayısı azımsanmayacak kadar fazla… Örgüt yandaşı olan siyasi oluşumlar, Türkiye’nin operasyonlarını sivillere yönelikmiş gibi göstererek haklılık kazanmaya çalıştılar. Ancak Genelkurmay’ın yayınladığı hava saldırısı görüntüleri bu iddiaları boşa çıkardı.

Bu operasyonlarla ilgili olarak yorum yapanların hatırı sayılır bir kesimi de, ABD’nin verdiği istihbarat desteğinin hükümet ile yapılan adı konmamış, muhtemelen kayda da geçmemiş bir anlaşmanın sonucu olduğunu iddia ettiler. Söz konusu iddiaların merkezinde ise, ABD’nin dağdaki PKK’lılara karşı bir af çıkarılması isteği yatıyordu.

Hükümetin başındaki isim Tayyip Erdoğan ise, kendi tabiriyle “böyle bir şerefsizliği” yapmayacağını söylüyordu. Başbakan’a göre Türkiye Cumhuriyeti’nin başındaki bir kişi hiçbir koşulda böyle bir pazarlık içerisine giremezdi. Bu durumda “uluslar arası ilişkilerde iyi niyet yoktur” kuralını bu seferlik unutmamız gerekiyor galiba. Yani ABD, sadece ve sadece iyi niyetinden dolayı imkan dahilinde olmasına rağmen tarihinde ilk kez böylesi bir desteği vermişti.

Bütün bu tartışmalar devam ederken de hükümet bir yandan terörle mücadele için elinden geleni yaparken, diğer yandan da pişmanlık yasasının boyutlarını değiştirme uğraşını sürdürmekte. Görünen o ki, tam anlamıyla bir af olmasa da, bir tür toplumsal uzlaşı yasası gelecek... Bu da dağa çıkmış olup da henüz bir eyleme karışmamış olanlarla, dağa çıkmayı düşünen sempatizanları yolundan çevirecek bir çözüm yolu olarak görülüyor…

Tüm bu iddialar adı üzerinde varsayımdan ibaret… Yakın gelecek ne gösterir bilinmez… Ama siyasi ve sosyal parametreleri iyi okuduğumuzda söz konusu gelişmelerin gerçekleşmesi için çok beklemeyeceğimizi söylemek mümkün.

Affetsek mi, affetmesek mi, affedersek ne kadarını affedelim diye durmadan tartışma konusu yaptığımız teröristlerin niteliklerinin ne olduğu, neden dağa çıktıklarını, PKK’nın onlara yaklaşımının ne olduğunu bilmek bu noktada büyük önem taşımakta. Bunu anlayabilmek için ise Emniyet’in ya da üniversitelerin yaptıkları çalışmaları dikkate almak gerekiyor. Bakın bu çalışmalar sayıları kimilerine gör 5 bin, kimilerine göre ise 10 bin olan teröristlerin profilleri hakkında nasıl bilgiler veriyor bizlere…

Teröristlerin örgütsel faaliyet içerisindeki hayat tarzları kişiliklerini de etkilemekte. Terör örgütleri, mensuplarının kişiliklerini yeniden şekillendirmeye çalışmakla, hastalıklı kabul edilen toplumun içerisinden kazandıkları kişileri çeşitli teorik eğitimlerden geçirmek suretiyle, ideolojileri doğrultusunda yeni bir kişilik tesisine yönelmekte. Kişiliklerin yeniden şekillendirilmesindeki en önemli noktalardan biri, ferdi kişiliklerin ve duyguların ortadan kaldırılarak, tamamen örgütün malı haline gelmiş bir kişiliğin hedeflenmesi.

Yasadışı bölücü terör örgütü adına propaganda yaparak örgütlenme faaliyetleri içerisinde olan şahısların büyük bölümünün ailesinden herhangi bir kişinin daha önce örgütle bağlantı içerisinde olduğu görülmüş, bir kısmının ise okur yazar dahi olmayıp maceracı gençler ile ekonomik sıkıntı içerisinde olan gençlerden oluştuğu müşahede edilmiş.

Sağ terör örgütleri açısından baktığımızda elemanların çoğunun inançlarına bağlılıklarından yararlanılarak kandırılmış, insani değerleri unutacak kadar beyni yıkanmış kişiler olduğu görülmekte. Bunlar genellikle akraba, tanıdık ve hemşehri gibi birbirlerine yakın olgularla bağlı olan kişiler. Bunda aynı semtte ya da gecekondu bölgelerinde ikamet etmelerinin etkisi büyük.

Terörist örgütü değil, örgüt teröristi buluyor

Güneydoğu Anadolu bölgesindeki toprak mülkiyeti ilişkilerinin etnik teröre militan kazandırıcı etkisinin olduğu iddia ediliyor. Topraksız aile oranları Mardin'de yüzde 40,8, Siirt'te yüzde 42, Diyarbakır'da yüzde 48,8, Urfa'da yüzde 53'tür. Traktörün tarıma girmesiyle birlikte diğer bölgelere göre en fazla göç veren bölge Güneydoğu Anadolu bölgesi olmuş.

1003 PKK üyesi tutuklu terörist üzerinde yapılan bir araştırmada teröristlerin yüzde 71'i
kendilerinin örgütü değil, örgütün kendilerini bulduğunu söylemişler. Örgüt ayrıca batı illerinde oturan Güneydoğu Anadolu kökenli kişiler üzerinde hemşerilik propagandası vasıtasıyla, doğu illerindeyse doğrudan etnik kimliği ön plana çıkartmak suretiyle militan, destekçi, para, lojistik destek, örgüte yardım ve yataklık yapacak kişi sağlamaya, toplamaya çalışmakta. KÖK Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Vakfı'nın yaptığı bu araştırmada bunların büyük bir bölümünün Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi kırsalından, ailesi ve kendisinin eğitim seviyesi düşük, kalabalık ve çok çocuklu ailelerden gelen, kendilerini ekonomik ve toplumsal kalkınma süreçlerinin dışında hisseden 18- 27 yaş arasındaki gençlerden oluştuğu görülmekte.

Terörist organizasyonlar kitleleri korkutarak, tedirgin ederek, taraflardan birisini tutmak konusunda zorlamak istiyorlar. PKK da bundan farklı bir yöntem izlemiyor elbette. Örgütündeyken teslim olan Sami Demirkıran "Ürperten İtiraflar" adlı kitabında örgütün nasıl üye topladığını şöyle anlatıyor:

"Güneydoğu'da işsizlik yüzünden örgütün eleman topladığı bir dereceye kadar doğruydu. Kimi macera yaşamak, kimi gerçekten devlet kuracaklarına inandığı için PKK'ya katılıyordu. Gerilla romantizminin yükseltilmesi de özellikle büyük şehirlerde etkiliydi. Ezilmişlik ve
romantizm, bayanları dağa çeken en önemli faktörlerdir. Örgüte katılanların çoğunda daha ilk günlerinde pişman oldukları gözlerinden okunabiliyordu. Çünkü kimine örgüte katıldıktan sonra iş verileceği ve ailesine maaş bağlanacağı, kimine dağdaki insanların tamamı Müslüman
diye tanıtılıp bu mücadelenin vatani vazife olduğu, kimine devlet kurulunca subaylık, kaymakamlık verileceği..."




Terör Örgütlerindeki Militanların Yaş ve Öğrenim Durumları

Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele ve Harekat Daire Başkanlığı’nın yaptığı araştırma



Sol Terör Örgütleri
826 sol terör örgütü mensubunun dosyası üzerinde yapılan bir araştırma sonucunda;
Yaş Gruplarına Göre Dağılımları
% 65 14-25 yaş grubunda
% 16.8 25-30
% 17.5 30’dan sonrası

Öğrenim Durumlarına Göre Dağılımları
% 20.4 Yüksekokul mezunu ya da öğrencisi
% 33.5 Lise mezunu ya da öğrencisi
% 14 Ortaokul mezunu
% 29.9 İlkokul mezunu
% 1.9 Cahil


Dini Motifli Terör Örgütleri
200 dini motifli terör örgütü mensubunun dosyaları üzerinde yapılan bir araştırmada:
Yaş Gruplarına Göre Dağılımları
% 2.5 10-14 yaş grubunda
% 72.5 15-25 “
% 17 25-29 “
% 6 30-34 “
% 2 35-65 “

Öğrenim Durumlarına Göre Dağılımları
% 22.5 Yüksekokul
% 40.5 Lise
% 14 Ortaokul
% 19 İlkokul
%2.5 Okur-yazar
%1.5 Cahil

Bölücü Terör Örgütleri
262 tutuklu terör örgütü PKK mensubu üzerinde yapılan bir anket çalışmasında;
Yaş Gruplarına Göre Dağılımları
% 54 14-25 yaş grubu arasında
% 34 26-37 “
% 12 38-58 “

Öğrenim Durumlarına Göre Dağılımları
% 11 Üniversite
% 16 Lise
% 13 Ortaokul
% 39 İlkokul
% 12 Okur-yazar
% 9 Cahil

1 yorum:

Adsız dedi ki...

deneme